
US Open başlamadan hemen önce üst düzey tenisçilerin akışlarında özenli styling ve moda havası taşıyan kareler belirdi. Sanki Andrey Rublev, Holger Rune, Flavio Cobolli, Alex de Minaur ve Frances Tiafoe bir moda dergisi için çekim yapmış ve sonra yollarına devam etmiş gibiydi. Sonradan anlaşıldı ki bu tesadüf değil, ATP’nin yeni pilot stratejisiydi — oyuncuları moda endüstrisinin profesyonelleriyle iş birliği üzerinden lifestyle gündemine görünür biçimde yerleştirmek.
New York’ta Pilot: GQ Stilistleri ve Lüks Seçkiler
ATP, GQ moda danışmanı Mobolaji Dawodu’nun yönetiminde New York’ta prova seansları düzenledi. Sporcular Ralph Lauren, Ferragamo, Issey Miyake, Amiri, Officine Générale ve Stone Island gibi markalarla giydirildi. Devamında, tenis ile lifestyle kesişimindeki @HauteLeMode ve @OvertimeTennis gibi hesaplarda paylaşımlar yapıldı ki bu look’lar yalnızca Grand Slam takipçilerinin değil, modayla yaşayanların da gündemine girsin.
İlk İş Birliği: Palmes ve Gem Home’daki Lansman
Turnuva arifesinde ATP, Danimarkalı Palmes markasıyla ilk moda iş birliğini tanıttı: tişört, polo, şort, beyzbol şapkası ve çantadan oluşan bir kapsül. Lansman, Manhattan’daki Gem Home mekânında kutlandı — tenis, salt sportif nişten çıkarak kentin kültürel merkezine kendini taşıdığının bir başka işareti.
Kitlelerin Kesiştiği Yer: Tenis Neden Modaya İhtiyaç Duyuyor
ATP, tenis ve modanın kitlelerinin uzun süredir kesiştiğini vurguluyor. Artık bu ilişki “organik” akışa bırakılmayacak, kurumsal olarak geliştirilecek. Amaç; sporu yüzeysel takip edenleri daha derinden dâhil etmek ve stile duyulan ilgiyi turnuvalara ve turun karakterlerine yönlendirmek.
Athlete Marketing: Kişisel Marka Bir Spor Varlığı Olarak
Moda hattı, ATP’nin Athlete Marketing biriminin rotasına kusursuz oturuyor: oyuncuların kişisel markalarını güçlendirmek ve onları kort dışındaki dünyada da geçerli kılmak. “Teniste geleneksel olarak çok fazla kısıtlama var; kişisel stilim karakterimi başka bir açıdan göstermeme ve belki de tenisi hiç izlememiş insanlara ulaşmama yardımcı oluyor” — diyor Flavio Cobolli. Özünde imaj, servis, geri kırma ve çizgiye giden winner’ların yanına eklenen bir rekabet avantajı aracına dönüşüyor.
2026 Planı: Bütçede Katmerli Artış ve “Tünel Yürüyüşleri”
Kapsamlı lansman 2026 yılına hedefleniyor: girişimin bütçesi dört katına çıkacak ve New York’takine benzer styling seansları ile çekimler bir dizi büyük turnuvayı takip edecek. Oyuncular, NBA’deki maç öncesi tünel yürüyüşlerine benzer şekilde kortlara gelişlerinde görüntülenecek. İdeal senaryoda, lüks evlerle tam teşekküllü ortaklıklar kurulacak ve bunlar sporcuların mevcut ekipman tedarikçisi anlaşmalarına entegre edilebilecek.
Ekipman Dengesi: Nike ve adidas ile — ve Daha Geniş
Nike ve adidas spor ekosisteminin ayrılmaz bir parçası olmaya devam ediyor. Ancak high-fashion markalarının dâhil edilmesi, turun erişimini katlayarak genişletme ve bilinirliğini artırma potansiyeli taşıyor. Buradaki mesele rekabet değil, sinerji: işlevsel ekipman performansı güvence altına alırken, moda kişiliği, hikâyeyi ve bağlamı anlatıyor.
Şöhretin Hızlandırıcısı Olarak Sosyal Medya
Stilist Mobolaji Dawodu’nun isabetli gözlemiyle, artık sosyal medya bizi sporcularla en büyük unvanlarından çok önce tanıştırıyor. Çarpıcı bir görsel kimlik, turun yıldızlarına “unvan öncesi” ikon statüsü kazandırabilir; zaferler geldiğinde ise imaj yalnızca pekişir.
Tüm Bunların Spora Faydası
Tenis, popülerlikte doğal bir tavana dayanmış durumda ve büyümeyi disiplinler arası kesişimlerde arıyor. Oyuncuların imajına yatırım yapmak; sporu geniş kültürel manzaraya yerleştirmenin, yeni kitlelere açılmanın ve beklenmedik ticari iş birliklerinin kapısını aralamanın bir yolu. Pilot faz zaten tenis topluluğu dışından dikkat çekiyorsa, 2026’daki ölçekleme, korta giden yolu bir podyuma, maç gününü ise kültürel takvimin önemli bir anına dönüştürebilir.