Bazen UFC’ye giden yol, parlayan bir amatör kariyerden ve kusursuz kondisyondan değil; insanın kendini santim santim çıkardığı kişisel bir çukurdan başlar. Steven Asplund’un hikayesi tam da böyle: daha yakın zamana kadar yaklaşık 240 kilo olan bir genç, kendini kökten değiştirmeyi başardı, dünyanın en büyük ligine ulaştı ve daha ilk maçında öyle gürültü kopardı ki, tutanaklardaki rakamlar, çılgın tempoların çağında bile gerçek dışı görünüyor.
Mücadeleyi Seven Bir Ev… Ve Sofrada Bir Tur Daha

Asplund, MMA’nın içinde büyüdü: babası Kevin profesyonel seviyede dövüştü, oğlunun UFC’deki ilk maçında köşede yer aldı ve Minnesota’nın bölgesel sahnesinin kurallarını iyi biliyordu — yerel organizasyonlardan Bellator deneyimine kadar. Babanın derecesi “parlak” görünmeyebilir, ama Steven’a dövüş sporları ve güreş sevgisini aşılayan da oydu. Özellikle ağır sıklet için çok uzun sayılmayan bir dövüşçünün (yaklaşık 180 cm) daha iri rakiplere karşı turnuvalarda dayattığı fiziksel stil, Steven’ı hayran bırakmıştı.
“Sağlıklı İştah” Nasıl 200+ Kiloya Dönüştü
Steven’ın anlattığına göre sorun bir anda başlamadı: çocukluğundan beri yemeyi severdi ve aile alışkanlıkları da bunu daha da körüklüyordu; boş tabak demek “bir porsiyon daha al” demekti. Zamanla bu kontrolün dışına çıktı: markette sepetine yığınla tatlı ve paket paket gazlı içecek doldurabiliyordu; ebeveyn evinden ayrılıp tek başına yaşamaya başlayınca da onu sınırlayan neredeyse hiçbir şey kalmadı.
Yirmili yaşlarının başında kilo 200’ü geçti — tuhaf bir çelişkiydi: sporu seven biri olmasına rağmen, beden artık bir atlet düzeniyle değil, beslenme bağımlılığının kurallarıyla yaşıyordu.
Dönüm Noktasına Dönüşen Kişisel Çöküş

Steven, kırılma anı olarak 19 yaşında yaşadığı ağır bir ayrılığı anlatıyordu. Uzun süreli bir ilişki bitti, depresyon başladı, hedefler ve yön duygusu kayboldu. Tam da bu ruh hali — sanki kaybedecek bir şey kalmamış gibi — onu gerçekten değişmeye iten tetikleyici oldu.
2020’de Asplund büyük bir kilo verme sürecine girdi, ardından yolu antrenör Derek Getzel ile kesişti; Getzel, Steven’ın babasını 2000’lerdeki dövüş dönemlerinden tanıyordu. Getzel, Asplund’da iyi bir atletik potansiyel gördü — şaşırtıcı değil, çünkü Steven, hızlı kilo almaya başlamadan önce bazı üniversitelerin Amerikan futbolunda “lineer savunma oyuncusu” olarak ilgisini çekmişti. Ancak zayıf notlar yüzünden bu fırsatlar resmiyete dökülmedi.
Amatör Seriden UFC Biletine 15 Saniyede
Getzel ile Asplund amatör seviyede üst üste galibiyetler biriktirdi ve seri altı zafere kadar uzandı. Ardından profesyonelliğe geçti: beş galibiyet aldı, dördünü erken bitirdi — ve doğal olarak Dana White’ın Contender Series’ine davet edildi; burada tek bir çarpıcı performans, çoğu zaman UFC kontratı anlamına geliyor.
Rakibi yenilgisiz ağır siklet Anthony Guaracio’ydu, fakat heyecan sadece 15 saniye sürdü: Asplund yıldırım gibi bir nakavtla işi bitirdi ve adeta kontratı gong sesiyle birlikte “kopardı”. Sonrası ise onun karakteristik karışımıydı: hem öz ironi hem de mutlak özgüven. White’a seslenirken, şans verilirse nerede ve kiminle olursa olsun dövüşmeye hazır olduğunu söyledi; hayali için her şeyi yapacağını vurgulayan, şekliyle şaşırtan ama anlamı son derece net bir cümle de ekledi: UFC hayali uğruna kendini küçük düşürmekten bile çekinmeyecekti. Kontratı da elbette aldı.
Ağır Sikletin “Bitmeyen Motor” Gibi Çalıştığı Bir Debüt

Özellikle ilginç olan karşıtlıktı: UFC’deki ilk maçında Asplund, Sean Sharaf’a karşı çıktı — tamamen farklı bir “kilo geçmişi” olan, bir zamanlar 77 kg kategorisine sığabilecek bir dövüşçü. Steven ise yıllardır ağır siklet olduğunu, bedeninin büyük kütleye göre ayarlandığını vurguluyordu: “Ağır sıkletim. Motorum büyük kütle için tasarlandı” der gibiydi.
Ve bunu sahaya yansıttı. Asplund, ağır sıklet için alışılmadık bir iş kapasitesi gösterdi: yüksek tempo, ayakta sürekli aktivite, sert kombinasyonlar, iyi kardiyo — ve sonunda nakavtla galibiyet. Ama asıl çarpıcı olan, iki raundda “anlamlı vuruş” istatistiklerinde ağır sikletin birden fazla rekorunu kırmasıydı:
- Üç Raundluk Bir Maçta En Fazla Anlamlı Vuruş Sayısı — 170 (ve bu, beş raundluk maçlar dahil edildiğinde bile en iyi göstergelerden biri);
- Bir Raundda En Fazla Anlamlı Vuruş — 99;
- Bir Raundda En Fazla Anlamlı Vuruş Denemesi — 155;
- Bir Maçta Ayakta En Fazla Anlamlı Vuruş — 166 (yine beş raundluk maçlar da hesaba katıldığında).
Ağır sıklette çoğu zaman bir-iki isabetin ve değişimler arasındaki duraksamaların belirleyici olduğu düşünülürse, bu rakamlar başka bir kategoriden gelmiş gibi duruyor.
Salondakilere Değil, Okulda Dalga Geçilenlere Söylediği Sözler
Maçtan sonra Asplund duygusal bir konuşma yaptı — “zafer konuşması” olsun diye değil, hayatı boyunca dış görünüşü nedeniyle alay edilen birinin içten itirafıydı bu. İnsanların ona nasıl baktığını anladığını, kendi kusurlarını gördüğünü açıkça söyledi. Ama mesele kendini yermek değildi; “yeterince iyi değilim” hissiyle büyüyenlere bir mesajdı: çevreniz aksini söylese de hayal kurmaya değersiniz. Öz güven de tıpkı bir yumruk ya da tek bacak dalışı gibi çalışılarak geliştirilen bir beceridir.
Ağır Sıklette Yeni Bir Figür — Ve Sadece Kilo Meselesi Değil

Şimdiden şampiyonluk tahmini dağıtmak için erken, ancak Asplund’un başlangıcı öyle bir etki yarattı ki, divizyonun ona daha yakından bakmaması mümkün değil. Ağır sıklet uzun süredir hem gücü hem tempoyu hem de karakteri bir araya getiren isimlere hasret; Steven’ın hikayesi buna bir de nadir bir unsur ekliyor — taklit edilemeyecek kadar gerçek bir insani motivasyon.
Disiplini korur, tekniğini geliştirmeye devam eder ve onu 240 kilodan oktagona taşıyan o “yakıtı” kaybetmezse, UFC sadece gürültülü bir yeni yüz değil, divizyonun gerçekten parlayan bir yıldızını kazanabilir.







