Eğer aynı soyunma odasına Bellingham’ı, Vinícius’u ve Mbappé’yi koymanın “kupalar için hile kodu” olduğunu düşünüyorsanız, Frank Leboeuf geldi ve pembe gözlüğü nazikçe (yani… pek de nazik sayılmaz) kafanızdan aldı. Ona göre sahada aynı anda “topu verin, gerisini ben hallederim” seviyesinde birkaç oyuncu olunca futbol bir anda kolaylaşmıyor; tam tersine zorlaşıyor — tıpkı aynı anda üç sohbeti yürütüp bir yandan da çalışıyormuş gibi yapmaya çalışmak gibi.
“Frank, Real Zaten İkinci—Sorun Nerede?”

— Puan durumunda yukarıdalar, evet. Ama lig tablosundaki yer, takımın zaman zaman “toparlanamamış” görünmesini ortadan kaldırmıyor, — Leboeuf sanki satır aralarında böyle cevap veriyor. Mesele kaç puan aldığın değil; o puanları nasıl aldığın ve bunun sana neye mal olduğu.
Ve işin en lezzetli kısmı da burada başlıyor: Frank “formsuzluk”tan ya da “yanlış talimatlar”dan bahsetmiyor; büyük kulüplerin klasik derdini söylüyor — kadro değil, resmen pırlanta vitrini.
“Şu Meşhur Galacticos’tan mı Bahsediyorsun?”

— Evet, Real bunu 2000’lerin başında zaten yaşadı, — diye hatırlatıyor Leboeuf. O dönem kadroda David Beckham, Zinedine Zidane ve Ronaldo (hani şu “Fenomen” olan) vardı. İnsanın içinden “tamamdır, antrenmana gerek yok; çıkın ve kazanın” demek geliyor.
Ama gerçek hayat her zamanki gibi indirim yapmıyor:
— Bir süper yıldızla kupa kazanmak bile zor. İkiyle neredeyse imkânsız. Üçle… artık fantastik, — diyor; burada Frank, kılavuzsuz dolap kurmaya çalışan adam gibi konuşuyor.
“Peki Neden ‘Yıldızlar’ Gol Şöleni Garantisi Değil?”

— Çünkü onları oynatmak zorundasın, oyunu onların etrafında şekillendirmek istiyorsun, takımın merkezini onlara göre kurma cazibesi var, — diyor Leboeuf.
Sonra da kilit cümle geliyor:
— Futbol böyle çalışmaz. Asla.
Kulağa sert geliyor ama mantıklı. Takım bir mekanizma: hatlar arası denge, rol paylaşımı (kimse trip atmadan), topsuz koşu, pres, sigorta, disiplin. Sahada “ben birinci kemanım” refleksiyle yaşayan üç kişi olunca, orkestra bir anda jam session’a dönüyor; herkes solo atıyor.
“Xabi Alonso, Egoları ‘Arkadaş’ Yapmak Zorunda Olan Hoca mı?”

— Alonso şu an zorlanıyor, — diyor Leboeuf; buna itiraz etmek de kolay değil. Yıldız yönetmek sadece diziliş seçmek değil. Her gün şuna benzer sorulara cevap vermek: “Bugün niye daha çok kanattayım?”, “Penaltıyı niye o kullanıyor?”, “Niye sadece benim üzerimden oynamıyoruz?”
Ve evet, bu “tatlı bir dert” ama yine de dert. Çünkü kupalar pasaportla ya da Transfermarkt değerleriyle değil; takımın takım gibi çalışmasıyla kazanılıyor.
“Sırada Ne Var: Sihir mi, Matematik mi?”

Leboeuf’a göre burada sihir az: yapı, roller ve sabır gerekiyor. En önemlisi de “yıldızlık” taktiği ezip geçmesin. Yoksa Real yeniden parlak, gürültülü ama huysuz bir döneme sürüklenebilir; futbol şov olur… kupaları ise başkaları toplar.
Xabi Alonso’ya da biraz acımaktan başka çare yok: Ona takım değil, zorluk seviyesi yükseltilmiş bir mantık sorusu düşmüş. Ve tek ipucu şu — futbolda kazanan, en çok yıldıza sahip olan değil; sistemi en iyi çalışan olur.







