“Aston Villa” son aylarda neredeyse rutine bağladığı şeyi yine yaptı: her şeyin planlandığı gibi gitmediği bir maçı kazandı. “West Ham” karşısında alınan 3:2’lik galibiyet, etkileyici seriyi uzatırken ona önemli bir detay daha ekledi — erken gelen darbeye ve kötü geçen ilk yarıya rağmen maçı çevirebilme becerisi. Unai Emery’nin takımında şu anda karakter, yapı ve sonuç var. Bu paketle birlikte şampiyonluk mücadelesi sorusu artık bir hayal gibi durmuyor.
Başlangıçtaki soğuk duş ve maç içindeki olgun reaksiyon
Deplasmanda “Villa”, daha 30. saniyede gol yedi: kendi ceza sahası çevresinde fazla paslaştılar, sonra Ezri Konsa topu ayağında fazla tuttu — Mateusz Fernandes araya girip topu kaptı ve neredeyse altıpasın köşesinden sert vurdu. Ancak cevap gecikmedi: sekiz dakika sonra bu kez “West Ham” savunmada hata yaptı; Ollie Watkins pozisyonunu kazanıp kafa vuruşuyla bitirdi. Bu pozisyon, bir süre maç raporunda da “kendi hayatını” yaşadı: gol kimi zaman Watkins’e, kimi zaman da forveti kaçıran Konstantinos Mavropanos’a yazılan bir own goal olarak göründü.
Ardından “West Ham” yeniden öne geçti: Jarrod Bowen, Freddie Potts’un şutunun ardından yakın mesafeden dokunarak skoru 2:1 yaptı. Ve tam da burada konuk ekip adına ilk yarının en tuhaf gerçeği ortaya çıktı: pozisyon üretimi neredeyse yoktu — sadece bir şut ve toplam 0,04 xG. Dolayısıyla oranların da değişmesi şaşırtmadı: maç öncesinde “Villa”nın kazanma ihtimali yaklaşık %43 seviyesine kadar çıkarken, devre arasında geri dönüşe inanç %16’ya kadar düştü.
Rodgers belirliyor: iki dokunuş, iki gol ve şık bir uzaktan vuruş

İkinci yarıda “Aston Villa” vites yükseltti — bunu şut sayısından çok, ceza sahasındaki aksiyon kalitesiyle yaptı. 50. dakikada Morgan Rodgers, Youri Tielemans’ın ortasında kale önünde bomboş kaldı ve skoru rahatça eşitledi. “West Ham” yeniden üstünlüğü alabilirdi — Bowen’ın orta bölümde attığı gol ofsayt nedeniyle iptal edildi ve bu tür anlar her zaman psikolojik bir salınım yaratır.
Final perde 79. dakikada geldi: Rodgers dublesini yaptı — üstelik bunu ceza sahası dışından şık bir vuruşla, etkileyici şekilde tamamladı. Dikkat çekici olan, uzaktan gollerin tek seferlik bir parıltı değil, bir trend olması: üst liglerde Emery’nin takımı uzaktan şutlarla şimdiden on gole ulaştı. Rodgers, bu arada kısa süre önce “Leeds” maçını da benzer şekilde “kapatmıştı” — iki gol, üç puan. O, giderek yalnızca faydalı değil, sonucu belirleyen oyuncu rolüne giriyor.
Seriden seriye: bunun artık “kısa bir şans dönemi” olmamasının nedeni
Bugünkü “Villa”yı en ikna edici kılan şey istikrar. 11 maçta 10 galibiyet — bu, işleyen bir mekanizma bulmuş bir takımın istatistiği. Üstelik sezon başlangıcı ağır geçmişti: Premier League’de ilk beş haftada sadece üç puan ve Lig Kupası’na erken veda. Ama sonra “sonuç makinesi” modu devreye girdi.
25 Eylül’den bu yana tüm kulvarlarda: 17 maç, 15 galibiyet. Ligde ise 28 Eylül’den itibaren: 11 maçta 10 galibiyet; üstelik üst üste altı galibiyet — Premier League döneminde kulüp rekoru.
Emery ve rekorlar: “Villa” imkanlarının tavanını yükseltiyor

Güzel bir form grafiğini ciddi bir iddiaya dönüştüren bazı detaylar var:
- “Villa”, son 11 haftada 30 puan topladı — aynı periyotta “Manchester City”den (3 puan), “Arsenal”den (4 puan), “Chelsea”den (10 puan) ve “Manchester United”dan (12 puan; üstelik Manchester ekibi daha fazla maç oynadı) daha fazla.
- Liderle puan farkı üç. 16 hafta sonunda bunun daha az olduğu dönem, kulüp tarihinde sadece iki kez yaşandı.
- Tarihsel bağlam da önemli: 1998/99 sezonunda “Villa”, 30 puanla “Manchester United” ile başa baş gidiyordu; şimdi ise toplam puan 33’e ulaştı.
Unai Emery, Birmingham’da yüksek bir galibiyet yüzdesini koruyor — %55,83. Kariyerinde daha yüksek oranı sadece “PSG” ile yakalamıştı, ancak oradaki lig rekabeti ve dominasyon düzeyi farklı. Rakamlar, Emery yönetimindeki “Villa”nın giderek yalnızca “Avrupa kupalarına aday” bir ekip değil, daha üst bir kata göz diken bir takım olduğunu gösteriyor.
En zorlu sınav önde: fikstür rahat vermeyecek
Galibiyet serisini uzatmak, onu başlatmaktan her zaman daha zordur. Ve “Villa”nın önündeki dönem, her şeyi test edecek türden: kadro derinliği, topsuz oyun, yerleşik savunmada disiplin.
2025’in sonuna kadar üç büyük maç var: önce sahasında “Manchester United”, ardından deplasmanda “Chelsea” ve “Arsenal”. 2026’nın başlangıcı da hediye değil: “Nottingham Forest” evde, sonra da dirençli “Crystal Palace” deplasmanı. İşte bu haftalar, “formda takım” ile “şampiyonluk yarışını taşıyabilecek takım” arasındaki farkı belirler.
Zirve yarışı: şans var ama sahada kanıtlamak gerek

“Aston Villa” farklı şekillerde kazanabildiğini zaten gösterdi: pragmatik maçlarda, gollü düellolarda, geriye düştüğünde ve ilk yarıyı kötü oynadığında bile. Büyük takımların alametifarikası budur — oyun kusursuz değilken de puanı alabilmek. Ancak şampiyonluk mücadelesi bir seviye daha ister: üst düzey rakipleri düzenli biçimde geçmek ve tempo kaybetmeden düşüş dönemlerini atlatmak.
Bir ay sonra tablo daha “dürüst” görünecek. Ve eğer “Villa” bu fikstür koridorunu aynı soğukkanlılıkla geçerse, onun şampiyonluk yarışındaki rolü hakkındaki konuşma artık bir avans olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşecek.







