Mbappe rekorları parçalıyor, "Real" ise sendeleyerek ilerliyor: Madrid devinin dönemler arasında nasıl sıkışıp kaldığı

Avatar
Nevin Lasanis
04/12/25
Paylaşmak
   

Günümüz "Real"inin paradoksu göze çarpıyor. Kylian Mbappe, Messi, Ronaldo ve Lewandowski'nin zirve dönemlerindeki temposuna yakın bir hızla goller üretirken takım oyunda sıkışıyor, puan kaybediyor ve sürekli bir alarm hâlinde yaşıyor. Xabi Alonso'nun geleceği etrafında şimdiden yoğun söylentiler dönüyor, soyunma odası bölünmüş durumda ve uzun yıllar bu kulübün ruhunu sahada temsil eden Luka Modric'in sembolü olduğu o eski "Los Blancos" kodeksi yeniden hatırlatıyor: bu kulüpte ne zayıflığa ne de uzun süren form düşüşlerine tahammül edilir.

İsabetsiz maçlar serisi ve Girona'daki "felaket"

Son haftalar Madridliler için oldukça sancılı geçti. "Real" tüm kulvarlarda oynadığı son beş maçın sadece birini kazanabildi ve La Liga'nın 14. haftasında "Girona" ile alınan 1-1'lik beraberlik bardağı taşıran damla oldu. Kulüp içinde bu sonuç sadece bir başarısızlık değil, özellikle takımın objektif olarak "çok kötü futbol oynadığı" gerçeği göz önüne alındığında gerçek bir "felaket" olarak tanımlanıyor.

Buna rağmen "beyazlar" puan tablosunun üst kısmında kalmayı sürdürüyor ve 14 hafta sonunda 33 puanla ikinci sırada yer alıyor, ancak Madrid kulübü için tek başına puan ve sıralama hiçbir zaman yeterli kriter olmadı. Teknik ekibe ve soyunma odasına yakın kaynaklar, durumun karmaşık olduğunu ve tabloyu kısa sürede tersine çevirmenin son derece zor olacağını kabul ediyor.

Bir diğer endişe verici nokta ise şu: takım çevresindeki isimlere göre teknik direktörün mesajları, oyun fikirleri ve talepleri her zaman futbolculara tam olarak ulaşmıyor. Teknik adam ile oyuncular arasındaki bağ sanki zaman zaman kopuyor ve bu durum "Real" için her zaman olası bir kırılmanın işareti olarak görülmüştür.

Dengeyi bozan rüya üçlüsü

Temel eleştirilerden biri doğrudan Alonso'ya değil, daha çok takımın kurulum felsefesine yöneliyor. Kulüp içinde, Mbappe – Vinicius Junior – Jude Bellingham'dan oluşan hücum üçlüsünün gerçekten dengeli bir takıma monte edilmesinin son derece zor olduğuna dair güçlü bir kanaat var.

Mantık basit: üçü de ana yıldız olmaya, topu istemeye ve maksimum özgürlükle oynamaya alışkın. Ancak birilerinin topsuz oyunda çalışması, önde baskıya çıkması, savunmaya dönmesi ve boş alanları kapatması gerekiyor. Aynı anda üç süperstarın özel koşullar talep ettiği bir kadro ise ister istemez yapıdan ödün veriyor: takımın kompaktlığı bozuluyor, hücum ile savunma arasındaki denge sarsılıyor ve orta saha savunmasız kalıyor.

Durumu yakından bilen isimlerden biri bu görüşü sert bir dille özetliyor: sorunun kaynağı sadece ve esas olarak Xabi Alonso değil – böylesine yıldızlarla dolu bir hücum hattıyla hem toplu hem de topsuz oyunda aynı derecede güven veren bir takım inşa etmek fazlasıyla güç.

Soyunma odası yol ayrımında ve Alonso'nun geleceği

Buna karşın oyuncuların kendisi de teknik direktör konusunda fikir birliği içinde değil. Daha ekim ayının sonunda, Alonso'nun bireysel yaklaşımının ve bazı oyun prensiplerinin ilk 11'in önemli bir kısmının hoşuna gitmediği yazılmıştı. Bazı futbolcular, İspanyol çalıştırıcının seçtiği rotaya hâlâ tam anlamıyla inanmıyor; ne pozisyon oyunundaki vurgulardan ne pres konusundaki taleplerden ne de rol dağılımından memnunlar.

Diğerleri ise tam tersine, başlıca suçluyu teknik direktör ilan etmenin haksızlık olduğunu düşünüyor. Onlara göre sorunun kökünde kadronun yapısı ve yıldızlarla dolu bir takımdan hemen yarın kusursuz oyun bekleyen aşırı yüksek beklentiler yatıyor.

Bu ortamda yaklaşan her derbi ve her büyük maç Alonso için sadece sonuç anlamında değil, imaj açısından da bir sınava dönüşüyor. 3 Aralık'ta "Atletico"ya karşı oynanacak karşılaşma, mevcut "Real"in kritik anda toparlanıp hem tribünlerin hem de iç çevrenin güvenini geri getirecek bir futbol sergileyip sergileyemeyeceğinin önemli bir göstergesi olabilir.

Mbappe fenomeni: oyun krizinin gölgesinde tarihi rakamlar

Bireysel düzeyde bakıldığında "Real"in elinde, başka herhangi bir bağlamda saf bir hayranlık konusu olacak çok güçlü bir argüman var. Kylian Mbappe, 2025 yılında kulüp ve milli takım formasıyla bir takvim yılı içinde 60 gol barajını aşan 21. yüzyılın yalnızca dördüncü futbolcusu oldu.

"Girona" maçında ise toplam sayısını 60'a çıkardı: tüm kulvarlarda "Real" formasıyla 53, Fransa milli takımıyla 7 gol. Bu seçkin listede onun üzerinde sadece üç isim bulunuyor – çeşitli yıllarda sezonu 60 golün üzerinde tamamlayan Cristiano Ronaldo, Robert Lewandowski ve Lionel Messi; üstelik Messi 2012'de bu rakamı adeta astronomik bir seviye olan 91 gole kadar taşımıştı.

İşte sezonun asıl dramatik tarafı da burada yatıyor: kadronuzda çağın en büyük golcüleriyle aynı izden yürüyen bir futbolcu varken, kural olarak sahada baskın olmanız beklenir. Ancak mutlak güç hissi yerine "Real"in etrafında hâlâ gerginlik ve şüphe dolaşıyor.

Modric'in kodeksi: vasatlığa yer olmayan bir hayat

Bugünkü türbülans ortamında Luka Modric'in sözleri, Madrid kulübünde hayatta kalmanın kısa bir kılavuzu gibi duyuluyor. Hırvat yıldız, "Santiago Bernabeu"daki yaşamın kurallarını açıkça anlattı: burada vasatlığa tahammül edilmez ve gerekli seviyenin altına düşen herkes hızla ikinci plana itilir.

Modric'e göre "Real"de her zaman senin hata yapmanı bekleyip yerini almaya hazır olan birileri vardır ve bu durum rekabetin doğal bir parçası olarak görülür. Sürekli beklenti ve her gün kendini kanıtlama zorunluluğu muazzam bir baskı yaratır, fakat tam da bu baskı gerçek şampiyonları şekillendirir.

Luka'nın kendisi bu yarışı sonuna kadar taşıdı – "Real" formasıyla 13 sezon geçirdikten sonra 2025 yazında "Milan"a gitti. Onun kariyer yolu, bugünkü kadroya şu gerçeği hatırlatıyor: Madrid'de ancak yeni rekabet dalgalarına uyum sağlayabilen ve etraflarında teknik direktörler, sistemler ve takım arkadaşları değişse bile seviyesini koruyabilenler ayakta kalır.

Önümüzdeki haftalar Madrid devinin DNA'sı için bir sınav

Bugün "Real", birden fazla baskı hattının kesiştiği bir noktada duruyor: denge arayan yıldızlarla dolu bir hücum hattı; fikirleri henüz tam anlamıyla benimsenmemiş bir teknik direktör; görüş ayrılıkları yaşayan bir soyunma odası ve uzun süren geçiş dönemlerine izin vermeyen bir kulüp kodeksi.

Önümüzdeki maçlar, Madridlilerin onlarca yıldır gururla öne çıkardığı o "kazanan DNA'sının" gerçekliğini test edecek. Xabi Alonso, prensiplerini takıma gerçekten aktarabilirse, topsuz oyunu düzeltebilir ve Mbappe – Vinicius – Bellingham üçlüsünü bütünlüklü bir sisteme yerleştirebilirse, bugünkü kriz kısa sürede hatıralarda kalabilir.

Eğer teknik direktörün fikirleri ile yıldızların beklentileri arasındaki uçurum daha da büyürse, kulüp ister teknik ekipte ister kadroda olsun sert kararlar almak zorunda kalacak. "Real"de çok iyi bilinir: geçmiş başarıların ekmeğini sonsuza kadar yiyemezsin ve takım genel olarak "çok kötü oynamaya" devam ederse, Mbappe'nin tarihi rekorları bile kimseyi kurtaramaz.

İlgili gönderiler