Norveç, ABD'deki Dünya Kupası yolunda kendinden yüksek sesle söz ettirdi – ve bunun sebebi sadece sonuçlar değildi. Erling Haaland'ın takımı, 1998'den bu yana ilk kez Dünya Kupası'na döndü, deplasmanda İtalya'yı 4:1'lik skorla dağıttı ve Gennaro Gattuso'nun ekibini play-off'lara gönderdi. Ancak bu maçta seyircilerin dikkatini çeken şey sadece Haaland'ın alışılmış dublesi olmadı. Sağ bekte Julian Ryerson, yalnızca performansıyla değil, büyük ekranlar ve memler için yaratılmış gibi duran leopar desenli saç stiliyle de parlıyordu.
Norveç yeniden dünya sahnesinde – ve bunu şık bir şekilde yapıyor
Norveç için Dünya Kupası'na dönmenin kendisi zaten tarihî ölçekte bir olay. Uzun yıllar kaçan fırsatlarla anılan milli takım artık ABD'ye korkulan bir rakip statüsünde geliyor. İtalya'da Norveçliler ders niteliğinde bir maç oynadı – yoğun pres, hızlı hücum geçişleri, Haaland'ın dublesi ve tüm hatlarda özgüven. Bu ortamda Ryerson, yeni Norveç'in ideal sembolüne dönüştü: takım artık sadece sessiz ve sistemli çalışmakla yetinmiyor – aynı zamanda parlak ve biraz da küstah olmaktan çekinmiyor.
Saç stili bir manifest olarak: Dennis Rodman'dan Norveçli snowboardculara

Ryerson'un leopar desenli saçları sosyal medyada bir anda yayıldı. Bazı taraftarlar, sırf bu saç modeli yüzünden Norveç'in Dünya Kupası'ndan diskalifiye edilmesi gerektiğini ironik bir şekilde yazarken, bazıları da savunmacının kafasını Euro 2008'in resmî topuna benzetti. En yaygın benzetme ise 90'ların ortasındaki Dennis Rodman'a yapılan bir göndermeydi.
Gerçi efsanevi "Chicago Bulls" yıldızının kafasında o zaman leopar deseni değil, tekrarlanan 33 sayılarından oluşan bir motif vardı – Rodman böylece 33 numarayı taşıyan Scottie Pippen'ın ameliyat sonrası sahaya dönüşünü kutlamıştı. Yine de görsel etki benzerdi: saçlar, sporun etrafındaki şovun bir parçasıydı.
Daha "yerel" referanslar da var. Norveçli snowboardcu Daniel Frank, 1998 Olimpiyatları'ndaki madalya törenine benzer bir saçla çıkıp gümüş madalya almıştı. Benzer bir stili, 2019 Dünya Kupası'nda Hollanda milli takımının forveti Shanice van de Sanden de denemişti – takımı da finale kadar yükselmiş ve tam ABD'ye kaybederek gümüşle yetinmişti. Kısacası leopar saç stili sporda artık yalnızca aykırılığın değil, büyük turnuvaların ve büyük hedeflerin de sembolü hâline geldi.
"Viking"den "Borussia"ya: mütevazı bir kahraman, dizginlenemeyen bir estetik

Ryerson, genellikle hücum yıldızlarının gölgesinde kalan futbolcu tipinin klasik bir örneği. Norveç ekibi "Viking"in altyapısından çıkan oyuncu, uzun süredir kariyerini Almanya'da inşa ediyor: önce "Union" formasını giydi, 2023'ten bu yana ise "Borussia" Dortmund için oynuyor. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Kylian Mbappé'yi başarıyla kilitledi ve artık sadece Bundesliga taraftarlarının değil, çok daha geniş bir kitlenin dikkatini üzerine çekti.
Saha dışında ise Julian hiç de "sıradan" bir bek gibi görünmüyor. Bugün antrenmanlara kim, sanki eski bir Hollywood film setinden çıkmış gibi, vintage bir Mercedes 190 SL Retro ile geliyor? 2023 yazında sosyal medyada paylaştığı tatil fotoğraflarında da bu havayı sürdürdü – orada da parlak pembe saçlarıyla, "canım istediği için yapıyorum" tarzının başka bir vurgusunu gösteriyordu.
Pembe saçlar, retro bir cabrio ve kendin olma özgürlüğü
Ryerson, tarzını çok basit şekilde açıklıyor: Eski arabaların arasında büyümüş, babası her zaman klasik otomobillerle uğraşmış ve güneş altında, üstü açık bir arabayla yolculuk etmek onun için saf bir keyif olmuş. Saç modelleri de aynı kategoride, tamamen spontan zevkler. Tatilde pembe saç rengi, şimdi leopar deseni – bunlar planlı bir PR stratejisi değil, saklamaya niyetinin olmadığı bir ruh hâli. Kendi ifadesiyle: "Bazen aklıma geliyor ve böyle şeyleri yapıyorum."
Yarı Amerikalı – ama kalbi Norveç'te
İlginç bir detay: Julian'ın babası Amerikalı. Teorik olarak ABD milli takımını seçip bugün ev sahibi ülke oyuncusu olarak Dünya Kupası'na hazırlanabilirdi. Ancak Ryerson yolunu Norveç'le birleştirdi ve turnuvaya memleketinin formasını giyerek ABD'ye gidecek. İşin ironik yanı, pop kültüre, Rodman'a ve 90'lar ruhuna yaptığı göndermelerin en doğal şekilde tam da orada, Amerikan statlarında görünecek olması.
Pop kültür futbol karakterini vurguladığında

Leopar desenli saç hikâyesi, Dünya Kupası öncesi ortaya çıkmış eğlenceli bir memden ibaret değil. Futbol kültürünün nasıl değiştiğinin de iyi bir göstergesi. Oyuncu artık "sistemin küçük bir dişlisi" rolüyle sınırlı değil – parlak bir kişilik olarak en üst seviyede oynayabiliyor, Şampiyonlar Ligi'nde Mbappé'yi durdurabiliyor ve aynı zamanda antrenmana retro bir cabrioyla gidip sahaya Dennis Rodman tarzı bir saçla çıkabiliyor.
Yeni Norveç için bu hatta bir avantaj: Yıllarca gölgede kalmış bir takım artık sadece İtalya gibi devleri yenmeyi değil, aynı zamanda etrafında hikâye yaratmayı da biliyor. Julian Ryerson ise leopar desenli saçları, Amerikan kökleri ve Norveç inadıyla bu takımın ideal yüzüne dönüşüyor – biraz çılgın, çok iddialı ve ABD'deki büyük gösteriye kesinlikle hazır.







