Karim Benzema, Real Madrid için attığı golleri, Şampiyonlar Ligi finallerini ve El Clásico'ları saatlerce sakinlikle anlatabilir. Ancak AS ile sohbeti sırasında ona başka bir oyun önerildi: kendi başarılarını bir kenara bırakıp kariyeri boyunca onu en çok etkileyen futbolculardan ideal bir takım kurması. Fransız yıldız bu görevi gülümseyerek kabul etti ve sonunda ortaya, neredeyse her oyuncunun Real Madrid ya da Barcelona ile bir bağı olduğu, ama ilk 11'de kendisine yer çıkmayan bir kadro çıktı.
"Kaleci Hücumu Başlatmalı"

"Kaleciyle başlıyorum — benim için bu Manuel Neuer," diye sakin bir şekilde konuşuyor Benzema. "Kalecinin nasıl olması gerektiğine dair algıyı değiştirdi: sadece kurtarış yapmıyor, aynı zamanda ayağını kullanıyor, cesurca kalesinden çıkıyor ve hücumun kurulmasına yardım ediyor. Riske girmekten korkmayan kalecileri seviyorum."
Neuer tercihi, kadronun genel mantığından zaten biraz ayrılıyor: Alman kaleci ne Real Madrid'de ne de Barça'da hiç oynamadı, ancak Karim için bunun bir önemi yok. Burada kulüplere değil, oyuncunun oyuna yaptığı etkiye bakıyor.
Brezilyalı Kanatlar ve "Çılgın" Stoper Hattı

"Sağa Dani Alves'i, sola ise Marcelo'yu koyarım. Bir forvet için bunlar ideal bekler," diye açıklıyor Karim. "Sürekli ileriye koşuyorlar, inanılmaz sayıda pas veriyorlar, kombinasyonlara katılmak için boşa çıkıyorlar. Böyle savunmacılarla kanadın her zaman canlı olduğunu bilirsin."
Stoperde ise Benzema, her Madrid taraftarının ezbere bildiği ikiliyi tereddütsüz sayıyor: Pepe ve Sergio Ramos. "Onlar iki savaşçı," diye gülümsüyor. "Hiç kimse onlara karşı oynamak istemezdi: sert, agresif ama aynı zamanda ikisi de çok zeki savunmacılar. Oyunu okuyorlar ve ister Şampiyonlar Ligi finali olsun ister derbi, hiçbir maçta sorumluluktan kaçmıyorlar."
Topun Neredeyse Zemine Düşmediği Orta Saha

Karim'in orta saha üçlüsü neredeyse bir video oyunu fantezisini andırıyor: Paul Pogba, Zinédine Zidane ve Ronaldinho.
"Pogba, fiziği, gücü ve tekniği tek bedende birleştiren bir oyuncu," diye açıklıyor Benzema. "Topu kapıp yarı sahayı kat edebiliyor ve en zor pası bile atabiliyor."
Sonrası ise tam anlamıyla büyü. "Zizou benim idolüm. Sahadayken sanki zaman yavaşlıyor; her zaman doğru kararı veriyor. Ronaldinho ise tam tersi: kaos, gülümseme, doğaçlama. Bir saniye sonra ne yapacağını asla bilemezsin, ama neredeyse her zaman ortaya dahice bir şey çıkar. Böyle oyuncularla topun kaybolması neredeyse imkânsız," diyor.
Rakibin Her Sistemi Bozan Üçlü

Hücum hattında Karim, savunmacıların sadece hayalini bile kurmaktan çekineceği bir üçlü kuruyor: ortada Brezilyalı Ronaldo, sağ kanatta Lionel Messi, solda ise Cristiano Ronaldo.
"Ronaldo, gördüğüm en saf santrfor," diye itiraf ediyor Benzema. "Hız, teknik, soğukkanlılık — hepsi onda vardı. Sağ kanattaki Messi ise daha geriye gelip hücumu başlatabilen, üç kişiyi birden geçip maçı tek başına çözebilen bir oyuncu. Soldaki Cristiano ise tam bir gol makinesi; onunla sahadayken rakip kalede mutlaka bir pozisyon bulacağından emin olursun."
Böylesine bir hücum üçgeni, Karim'in de kabul ettiği gibi, fazladan açıklamaya ihtiyaç duymaz: "Onlara topu verirsin ve engel olmamak için biraz kenara çekilirsin."
Benzema Yedek Kulübesini ve Yıldız Dolu Sırayı Seçiyor

Bu hikâyenin en beklenmedik kısmı, Benzema'nın kendisini ilk 11'e koymaması. "Dürüst olayım mı? Böyle bir takımda yedek kulübesine otururdum," diye gülüyor. "Bırak onlar oynasın, ben kendi anımı beklerim."
Yedek kulübesinde Karim'e orta sahanın iki ustası eşlik ediyor: Andrés Iniesta ve Luka Modrić. "Iniesta, karşısında oynadığım en zeki oyunculardan biri. Bağırmaz, sert hareketler yapmaz ama paslarıyla savunmayı sürekli keser. Modrić ise her takımın beyni. Bunu herkesten iyi biliyorum — Real Madrid'de birlikte harika yıllar geçirdik. Kulübende Iniesta ve Luka varsa, teknik direktörün her zaman bir B planı, hatta bir C planı olur," diyor.
Dünya Real ve Barça Etrafında Döndüğünde

Bu kadroya dikkatle bakınca ilginç bir ayrıntı ortaya çıkıyor: yedekler de dâhil tüm futbolcular arasında yalnızca iki isim ne Real Madrid ne de Barcelona için oynadı. Bunlar Manuel Neuer ve Paul Pogba. Geri kalanların hepsi bir şekilde iki İspanyol devinden biriyle bağlantılı — ya Santiago Bernabéu'da parladılar ya da Camp Nou'yu fethettiler.
Benzema'nın seçimi, onun kendi futbol biyografisini de kolayca ele veriyor: Real Madrid'de geçirdiği yıllar, Barça'ya karşı oynanan klasikler, çocukluk hayalini süsleyen Zidane ve El Clásico'nun simgelerine dönüşen oyunculara duyduğu hayranlık. Onun ideal takımı sadece yıldızların bir araya gelmesinden ibaret değil; bu kadro, aynı sahayı paylaştığı, karşısına çıktığı ya da bir zamanlar televizyonda hayranlıkla izlediği isimler üzerinden anlatılan kişisel bir Karim hikâyesi.







