Pop kültürü ile futbolun dünyaları kesiştiğinde, hem sıkı taraftarların hem de futbolla sadece uzaktan ilgilenenlerin konuştuğu viral anlar doğar. Dua Lipa artık çoktan sıradan bir pop divası olmaktan çıktı; o, Şampiyonlar Ligi finalinden Güney Amerika'daki Superclasico'ya ve artık tribünlerde gayriresmî marşlar gibi yankılanan şarkılara kadar, tüm bir futbol kuşağının yüzü hâline geldi.
Superclasico'da başrolde konuk yıldız


Bu kez kesişme noktası Arjantin oldu. Radical Optimism turnesi sırasında şarkıcı Buenos Aires'e uğradı ve şehirde sakin bir gezinti yerine kendisini ülkenin en büyük derbisinin tam merkezinde buldu: "Boca Juniors" ile "River Plate" arasındaki Superclasico.
Stadyum kaynıyordu ve dünya çapındaki bir yıldızın ortaya çıkışı atmosferi daha da yükseltti. Önce Dua Lipa'ya "River Plate" forması hediye edildi, ardından "Boca Juniors" tişörtü verildi. Gezegenin en ezeli rekabetlerinden birinde taraf seçmek, kendine güvenen bir pop yıldızı için bile fazlasıyla riskliydi; bu yüzden tribünde tarafsız ama çok yerinde bir tercih yaptı ve Arjantin Milli Takımı formasını giydi.
Kameralar onu tribünde sürekli yakalıyordu, tribünler çıldırmış durumdaydı ve fotoğraflar ile videolar saniyeler içinde sosyal medyaya yayıldı. Futbolcu kimliğine son dokunuşu ise Juan Roman Riquelme yaptı – "Boca" efsanesi ve kulübün günümüzdeki yöneticilerinden biri, maç sırasında bizzat yanına gidip ona "Boca Juniors"un orijinal formasını hediye etti. Futbolun ulusal kimliğin bir parçası olduğu bir ülkede böyle bir jest, Dua Lipa'yı nihayetinde "bizden biri"ne dönüştürdü.
Futbol dünyasının içinde yaşayan bir Arsenal taraftarı

Dua'nın futbola ilgisi, sosyal medyadaki popülaritesinin yarattığı ani bir etki değil. Kendisi defalarca "Arsenal"i tuttuğunu söyledi – bu, tam bir aile tercihi: Londra kulübünü babası da, kardeşi de destekliyor, yani aslında onun için başka bir seçenek hiç olmamış.
Şarkıcıyı statlarda da görmek mümkün: Nisan ayında "Topçular"ın Şampiyonlar Ligi'nde "Real"i ağırladığı maçta Emirates'e uğradı – bu da futbolun onun için yalnızca çekim ve reklam kampanyalarının fonu değil, içten bir tutku olduğunun bir başka kanıtı. Ancak tam da sosyal medyalar, bu tutkuyu küresel bir fenomene dönüştürdü.
Tek bir selfie ve Dua Lipa'yı tüm dünyanın kulüplerine giydirdiler


Sonbaharda internette, bizzat Dua'nın tetiklediği bir meme patladı. Sosyal medyaya, ilk bakışta sıradan görünen bir ayna selfiesi yükledi: üzerinde Show me your books ("Bana kitaplarını göster" anlamına geliyor) yazan düz beyaz bir tişört ve alışıldık ev ortamı kadrajı. Ama futbol taraftarlarına toplu bir flash mob başlatmaları için bu kadarı fazlasıyla yeterliydi.
Kullanıcılar, kulüp hesaplarının adminleri ve tasarımcılar, şarkıcıyı Avrupa devlerinden daha mütevazı takımlara kadar kendi kulüplerinin formalarına "giydirmeye" başladı. İlklerden biri, Dua Lipa'yı yeni sezon formasında paylaşan "Valencia"nın sosyal medya ekibi oldu. Trendi elbette Rusya'da da yakaladılar: "Spartak" da kırmızı-beyaz formasını pop yıldızına "giydirdi".
Bir süre sonra akış, Dua Lipa'nın üzerinde kimi zaman Güney Amerikalı kulüplerin formalarının, kimi zamansa artık tanıdık hale gelen "Boca" formasının olduğu montajlarla dolu sonsuz bir derlemeye dönüştü. Böylece masum bir selfie, futbol formalarının küresel reklamına ve müzikle futbolun dijital çağda ne kadar iç içe geçtiğinin bir başka kanıtına dönüştü.
Stilin parçası olarak forma: SSENSE'den "Palermo"ya

Şarkıcının formalara olan sevgisi sadece taraftarlık hikâyesi değil, aynı zamanda stilinin de bir parçası. Dua Lipa'yı statların dışında da sık sık forma üstleriyle görmek mümkün. Tatildeyken, örneğin SSENSE'den alışılmışın dışında, dekonstrükte bir tişört tercih etti: birbirini çaprazlayan kırmızı iplerle bağlanan ve üzerinde Rose Athletic Sportswear logosu bulunan bu parça, sportif estetik kodunu adeta bir moda objesine dönüştürüyordu.
Markalar elbette bunu görmezden gelemezdi. Ekipman devi Puma, internet memlerinin de ötesine geçip Dua Lipa'yı özel bir fotoğraf çekimine davet etti ve onu İtalyan kulübü "Palermo"nun formasıyla görüntüledi. Pembe-siyah forma, şarkıcının kendine özgü tarzıyla öylesine uyumlu göründü ki, bu kareler futbol formasının kimliğini kaybetmeden nasıl moda ikonuna dönüşebileceğinin yeni bir referansı haline geldi.
Dua Lipa'yı "Liverpool"la buluşturan Kiev gecesi

Yine de onun bugünkü futbol kültürü konumunun temeli, aslında 2018'de atıldı. Kiev'deki Şampiyonlar Ligi finali: Jürgen Klopp'un "Liverpool"u, Madrid "Real"ine karşı; Mohamed Salah'ın sakatlığı, Gareth Bale'in röveşatası ve Loris Karius'un ağır hataları – ne taraftarların ne de tarafsız izleyicilerin kolay kolay unutacağı bir senaryo değildi.
İlk düdükten önce sahneye çıkan bir diğer isim ise Dua Lipa'ydı. Akşamı, listeleri kasıp kavuran No Lie ve yeni çıkmış One Kiss hitleriyle açtı. Normalde bu tür açılış performansları, maç başladıktan birkaç dakika sonra taraftarların hafızasından silinir; herkesin aklında sadece futbol kalır. Ama bu kez işler bambaşka gelişti.
Performans o kadar etkileyiciydi ki, aynı gece sosyal medyada "Bu akşam Ronaldo'yu da Salah'ı da gölgede bırakabilecek tek kişi Dua Lipa'ydı" tarzında şakalar ve memler ortalığı sardı. Twitter gönderileri ve binlerce beğenili Reddit başlıkları, yenilgiye rağmen şarkıcıyı bir anda "Liverpool" taraftarlarının kolektif hafızasının parçası haline getirdi.
One Kiss "Anfield"ın sevinç marşı olduğunda

Birkaç yıl sonra ise One Kiss, "Liverpool" taraftar folkloruna iyice yerleşti. 2021-22 sezonunda takım Lig Kupası'nı ve FA Cup'ı kazanıp Şampiyonlar Ligi finaline kadar ilerlerken, bu şarkı kupa kutlamalarında giderek daha sık çalmaya başladı.
Futbolcular, tribünlerle birlikte zaferlerini One Kiss eşliğinde kutluyor; Şampiyonlar Ligi finali öncesinde Paris'teki taraftar alanlarında da bu melodi ilk düdükten çok önce duyuluyordu. Tribünlerde ve pankartlarda, 2005 Şampiyonlar Ligi finalinden sonra kupayı öpen Steven Gerrard'ın fotoğrafıyla birleşen şarkı sözlerine yönelik göndermeler görülmeye başlandı. You’ll Never Walk Alone kulübün ebedi, neredeyse dua gibi söylenen marşıysa, One Kiss de "Anfield"ın yeni nesli için coşku ve sevinç şarkısına dönüştü.
Dua'nın kendisi de bu ilgiden defalarca etkilendiğini söyledi. 2020'de kulübün internet sitesine verdiği röportajda, sahaya çıkmadan önce ne kadar gergin olduğunu, avuçlarının terlediğini ve taraftar desteğinin bu heyecanla başa çıkmasına nasıl yardım ettiğini anlattı. Onu en çok etkileyen şeyin, on binlerce taraftarın şarkısına hep bir ağızdan eşlik ettiği videolar olduğunu söyledi; bu anların hâlâ kariyerinin en duygusal anları arasında yer aldığını vurguladı.
Bu arada İngiliz ve İspanyol bulvar basını hikâyeye biraz da magazin katmaya çalışıyordu: bir dönem onun Trent Alexander-Arnold ile aşk yaşadığını, ardından Marco Asensio ile adının anıldığını yazdılar. Sonrasında hem oyuncular hem de kulüpler bu söylentileri yalanladı ama basının yarattığı bu efsane, Dua Lipa ile futbol arasındaki hikâyenin etrafına ayrı bir mitoloji ördü.
Prensip sahibi bir yıldız ve ondan vazgeçmeyen futbol dünyası

O günden bu yana Dua Lipa, dünya çapında bir sanatçıya dönüştü: her konseri kapalı gişe, turneleri devasa, gezegenin en büyük pop yıldızlarından biri olarak görülüyor. Buna rağmen, her büyük turnuvanın yüzü olmak için can atan bir isim değil. Örneğin 2022 Dünya Kupası'nın Katar'daki açılış töreninde sahne alması için yapılan daveti, insan hakları konusundaki "yerine getirilmeyen vaatler"i gerekçe göstererek reddetti.
Ancak bu tür kararlar, ona duyulan saygıyı hem müzik camiasında hem de futbol taraftarları arasında daha da artırdı. Dua Lipa artık "bir zamanlar Şampiyonlar Ligi finalinde sahneye çıkmış yıldız" olmanın çok ötesinde. Şarkıları tribünlerde yankılanan, formayla verdiği pozlar dünyanın dört bir yanına yayılan ve statta görünmesi bile Superclasico'yu daha da büyük bir haber haline getiren bir figüre dönüştü.
Onun hikâyesinde müzik, futbol, stil ve prensipler tek bir bütünlük içinde birleşiyor – ve bu hikâyenin önümüzdeki yıllarda daha pek çok parlak maça eşlik edeceği hissi şimdiden oluşmuş durumda.







