Ateş hattındaki Alonso: Real gerçekten kırmızı düğmeye basmaya hazır mı?

Avatar
Salid Martik
11/12/25
Paylaşmak
   

Xabi Alonso'nun yakın zamanda görevden alınacağına dair söylentiler sezonun daha yarısı bile olmadan Madrid'i sarmış durumda. Oysa çok kısa bir süre önce, efsane orta saha oyuncusunun yönetimindeki Real'in yeniden nefes aldığı düşünülüyordu: sezona galibiyet serisiyle giriş, El Clásico'da etkileyici bir zafer, Ancelotti döneminin ardından gelen tazelik hissi. Ancak derbide alınan bir mağlubiyet ve birkaç acı verici puan kaybı, Alonso için "game over" tartışmalarını giderek yükseltirken, Barcelona'nın dört puanlık farkı da projenin temelinde oluşan bir çatlak gibi algılanmaya başladı.

Parlak başlangıçtan tedirgin edici gündeliğe

Sezonun başlangıcı neredeyse kusursuz geçti: Los Blancos, oyun idealden uzak göründüğü anlarda bile puan toplamayı başardı. Ancak fikstür ilerledikçe, sistemsel sorunlara göz yummak her geçen gün zorlaştı. Madrid derbisindeki yenilgi, liderlik koltuğunun kaybedilmesi, bir başka kritik maçta yaşanan çöküş derken, medyanın baskısı günlük arka plan gürültüsüne dönüştü. Kâğıt üzerinde liderle puan farkı hâlâ kritik seviyede değil, önlerinde uzun bir lig maratonu var, ancak sonucun kırılgan olduğu hissi hiçbir yere kaybolmadı.

Xabi'nin teknik direktör imzası nerede?

Alonso'ya yöneltilen temel eleştiri, net bir şekilde okunabilen bir oyun stilinin yokluğu. Leverkusen'de takımı anında agresif pres, yerleşik hücumlarda yapı ve sarsılmaz dikey oyunla özdeşleşmişti. Madrid'de ise maçları dikkatle takip eden taraftarlar ve yorumcular hâlâ tanınabilir bir model göremiyor. Real kimi zaman orta sahada çöküyor, kimi zaman hatlar arasındaki kompaktlığını kaybediyor, kimi zaman da rakip ceza sahası çevresinde dişsiz bir pas trafiğine sıkışıp kalıyor. Oyun çizgilerinin net olmasına alışmış bir kulüp için bu tablo fazlasıyla endişe verici.

Kroos – Casemiro – Modrić üçlüsünün dönemi geride kaldı

Alonso'nun karşılaştığı sorunlar dün ortaya çıkmadı. Ancelotti'nin son sezonu, sadece kozmetik dokunuşlarla yetinmenin artık imkânsız olduğunu açıkça gösterdi. Orta sahadaki efsane üçlünün dönemi sona erdi ve Real kendini kaçınılmaz olarak sancılı bir yeniden yapılanma sürecinin içinde buldu. Teknik direktörden hem hemen şimdi sonuç alınması hem de yeni bir takım omurgası inşa etmesi bekleniyor – bu da nadiren birkaç ayda çözülebilen bir denklem. Daha büyük bir tadilata yeni başlamış bir hocayı kovmak, kulağa basit ama bir o kadar da tartışmalı bir hamle gibi geliyor. Bazen, her şeyi bir kez daha resetleyip sıfırdan başlamak yerine, kupasız geçen bir sezonu göze almak çok daha mantıklı olabilir.

Sakatlıklar, yeni transferler ve oturmayan savunma parçaları

Projeye bir diğer darbeyi ise kadro sorunları vurdu. Yaz döneminde Real savunmayı ciddi şekilde yeniledi: Carreras, Heysen ve Trent gibi üç yeni isim, Madrid kulübünün taleplerine uyum sağlamak için zamana ihtiyaç duyuyor. Buna karşılık sakatlıklar daha ilk aylarda kanatları kırdı: Carvajal ve Mendy kendilerini tedavi odasında buldu, onlara Militao da eklendi. Böyle bir tabloda savunmadaki uyum eksikliği ve hatalar oldukça doğal görünüyor. Genç Mastantuono ve Gonzalo ise şu anda anlık çözümden çok gelecek için düşünülen oyuncular. Kadro içindeki rekabet tavan yapmış durumda ve yalnızca "yetenek" etiketi, seni hemen lider seviyesine taşımaya yetmiyor.

Saf bir santrfora duyulan kronik ihtiyaç

Geçen sezondan bu yana taraftarlar, Los Blancos'un klasik bir dokuz numaradan yoksun olduğu hissiyle yaşıyor. Joselu tarzı, hava toplarına iyi çıkan, ceza sahasında ortaları tamamlayabilen, rakip alan içinde ekstra hacim yaratan bir santrfor profili aranıyor. Topun bir türlü ağlara gitmediği maçlarda böyle bir joker, bir iki dokunuşla karşılaşmanın senaryosunu tamamen değiştirebilir. Şimdilik ise Real, belirgin bir bitirici noktası olmayan kombinasyon futbolunun rehinesi olmaya devam ediyor.

Soyunma odasındaki hava ve Ancelotti'nin gölgesi

Alonso, atmosfer konusunda da eleştiriliyor: fazla mesafeli olduğundan, oyuncularla arasında ciddi bir uzaklık bulunduğundan söz ediliyor. Bazı kaynaklar, takımın liderleriyle ilişkilerdeki "soğukluk"tan bahsediyor. Oysa takımını adeta enerjisiyle kucaklayan karizmatik Ancelotti'den sonra, daha sakin ve içe dönük her teknik direktör doğal olarak daha soğuk algılanacaktır. Olayın tamamını hocanın karakterine yıkmak çok kolay; oysa büyük bir grubun yeniden inşası her zaman sürtüşmeler ve uyum sancılarıyla birlikte gelir.

Madrid'in Hollywood'u ve sabırsız yapımcı

Real'i yıllardır bir Hollywood kulübü olarak tanımlıyorlar: aşırı egolu yıldızlar, zor karakterler ve devasa beklentiler burada hiç eksik olmuyor. Böylesi bir kişilik karmasını yönetmek, en tecrübeli teknik direktörler için bile zor. Kötü geçen bir sezonun ardından eleştiri fırtınasına rağmen Klopp'u görevde tutan Liverpool örneği, modern futbolda sabrın ne kadar nadir olduğunu gösteriyor. Madrid'de ise tablo bambaşka: Florentino Perez, daha çok bağımsız filmden ziyade gişe rekortmeni bir blockbuster mantığıyla hareket etmeye alışık. Madrid tribünleri anında hit olacak yapımlar istiyor ve yarın bile alınabilecek radikal bir kararın riski sürekli havada asılı duruyor.

Bekleme listesindeki Zidane ama Alonso hâlâ son sözünü söylemedi

Real teknik direktörünün geleceği konuşulurken Zinedine Zidane'in adının gündeme gelmemesi neredeyse imkânsız. Fransız isim, kulüpten iki kez kendi isteğiyle ayrılan ve her seferinde vitrinde kupalar bırakan ender figürlerden biri. Bu nedenle yeni bir krizde olası kurtarıcı olarak görülmesi son derece doğal. Ancak Zidane'i şimdi geri getirmek, Alonso projesinin başarısız olduğunu ilan etmek ve ona fikirlerini hayata geçirmek için en asgari zamanı bile tanımamak anlamına gelir.

Xabi, takımı yıpranmış bir çekirdekle, tavan yapmış beklentilerle ve kaçınılmaz bir yeniden yapılanma ihtiyacıyla dolu çok zor bir dönemde devraldı. Birkaç kötü maçın sıcağı sıcağına yaşanan tepkileriyle görevden alınmayı kesinlikle hak etmiyor. Eğer Real gerçekten yeni ve baskın bir versiyonunu inşa etmek istiyorsa, sadece yetenekli bir teknik direktöre değil, bu kulüp için pek alışılmadık bir kaynağa daha ihtiyaç duyacak: sabra. Ve belki de bugün sorulması gereken asıl soru "Alonso için game over mı?" değil, "Madrid, bizzat başlattığı uzun oyuna dayanabilecek mi?" şeklinde olmalı.

İlgili gönderiler